Hürriyet

20 Eylül 2010 Pazartesi

Bozmayın...

Hayat.
Ne varsa verdiğin avuçlarıma,
Tek tek alıyorsun ellerimden bağıra bağıra...
Kanaya kanaya yüreğim.
Uzun ince bir yol değil, düpedüz aldatmaca,sanal bir rüya.
Kimi kanmış, saadet.
Kimi para arar.
Kimi zengin koca.
Kimi üstü açık jaguar.
Her ne olursa olsun, insan gibi insan arar yüreğim.
Yüreği gönlüme denk;sohbetime artı olacak, anlattıklarıyla hayatı daha da anlayıp kavrayabileceğim gönül isterim.
Anlattığım anlayacak gibi bir yürek,omuzunda ağlayacak kadar derinlik.
Hey hayat, adın kimisinde felek
Kimisinde kelek
Biliyorum en son beni de alacaksın amma
Ama bir dur şurada dur…
Benim beyoğlu’mu alma.
Bak emek sineması için yazılar yazdım,eylem yapanlara destek verdik.
Ama şu dokuyu bozma işte !
O doku giderse can gider.
Anladım,düzen değişti.İte kaka soktun beynime,gözüme,yüreğime.
Bir bilen pişman bir bilmeyen.
Dümen bambaşka rota da,
Artık ne eskisi gibi her şey ne yepisyeni, ortada sallanıyor insanoğlu.
Ne gece ne gündüz
Ne tam kış ne tam yaz
Öğlen yağmur yağıyor kış ortasında, iki saat sonra güneş kavuruyor paltolar ellerde.
Ne çileğin kokusu var, ne gül reçelinin tadı.
Ne olur alma Beyoğlu’mu.
Benim amcam,babam oralarda ekmek parası kazanmak için sabahladı.
Hem de şimdikiler gibi altlarında mini scoterler olmadan.
Ben o zamanların bir abidesi olan Vakko’da dirsek çürüttüm.
Bir geleni görmek için halk kuyruğa girerdi.
Her şey seviyeli,
Ve hiçbir şey değişmemişti bu kadar...
Bu kadar dejenere olmamıştı.
Kaç yılbaşına yakın sabahlar paketler başında geçirdik ekip olarak,
Sabaha karşı mağazadan çıkarken; ışıltılı cadde boyunca en güzel düşleri kurardım ben.
Çok severdim yılbaşı akşamlarını ve bir gün Paris’de bunu kutlamayı.
İlk karışık baston sandviçimi çiçek pasajında babam almıştı, ekiple gelirlermiş.
Şimdiki etiler büfe,şütte vs yok.
Ve lise yıllarımda bir fen bilimleri sergisi için Tepebaşı’na götürmüştü,gelmek isteyenleri öğretmenimiz.
Kulakları çınlasın İnci Öğretmenim.
Ne heyecanlanmıştım...
O tatlı yüzü ile sevimli sevimli konuşarak:
"Çocuklar şimdi size bir süprizm var, buraya kadar gelip de bunu yapmamak olmaz."
O ne ki acaba diye düşünürken,
Tünel deki Galatasaray’a doğru yürümüş oradan o meşhur yere girmiştik.Gün ortasında bile oturmaya yer bulamadığımız İNCİ PASTANESİ…
Hayatım da unutamayacağım bir tadı bana iz bıraktırmıştı öğretmenim.
P R O F İ T E R O L ...
Sosu,tadı,görünüşü öyle güzeldi ki tabak tabak yiyesin gelirdi.
Kasa da sanırım ermeni bir hanım dururdu.
Üst kat da da gelen müşterileri izleyen yaşlı amca.
Cam tezgah arkasında beş ya da altı görevli tabak yetiştirmek de zorlanırlardı.
İstiklal caddesinde bu kadar plakçıda yoktu. Kara kedi vardı , Hacıbekir tatlıcısının hemen yanında ki pasajda.
Yıllar sonra burada ilk iş hayatıma başladığımda kara kedinin hemen yanında artizlerin gittiği fotoğrafçıda ayın elemanı fotoğrafımı çektirmiştim.
Vakko oraya göndermişti beni.
Her çay saati koşarak İnci Pastanesine gider mekik kurabiyelerden alırdım.
Muhteşem bir tadı vardı.
Sonra ki zamanlarda daha yakın olduğu için Hacıbekir’in ballı tatlılarına dadanmıştım.
İlk işe başladığım yıllar, Beyoğlu’nun güzelliklerini keşf etmek için yeterli zamanı bana sunamıyordu. 34 bedene düşmüştüm koşuşturmaktan,biraz da aşk acısından çıkmış olmanın garipliği vardı sanırım üzerimde.
Ama o Beyoğlu beni ben yaptı formumu,iş disiplini mi, hayatı öğretti.
Bazen keşke kalsaydım derim ama bu seferde öbür yerdeki iyileri belki tanıyamayacaktım.
Geçen gün düşündüm, ne çok insan ne çok ünlü ama ne çok gerçek insan tanımışım.
Çok şükür…
Bu yaşa kadar eş,dost,akraba,arkadaş,yerli,yabancı kaç kişiyi götürdüm İnci’ye.
Kaç sinema çıkışı ya da öncesi o tabağı yalayıp süpürdüm.
Kaç kez tanık oldum alttan geçen farelere ama bırakamadım.
O eski 1950’den kalma camları ile bana hep hüzünlü ama bir yandan gülümseyerek bakardı.
Hoş geldin derken hep kalabalıktı.
Sinema
Yılbaşı
Nostalji
Vakko ve Rahmetli Vitali
Rebul Eczanesi
Emek Sineması
Yeşilçam sokağı
Tünel
Kara Kedi Plakçısı
Sütiş
Her şeyiyle bir bütündü. Önce Beyoğlu güzelleştirme derneği kurucusu Vitali görevi bıraktı.
Yada bıraktırıldı. Ardından o yılbaşı süsleri yok oldu sade cadde süslenmeye başladı.
Oysa İstaiklal’e girdin mi Vakko bağırırdı…Cingil belt cingil…..MUTLU NOELLER….
MUTLU YILLAR. HERŞEY GÜZEL OLSUN….
Vitali vefat etti. Mağazalar açıldı sıra sıra.
Envayi çeşit böyle sıradan Pazar yeri gibi mağazalar oluştu.
VAKKO gitti. Mango oldu.
Emek sineması akibeti malum.
Yeşilçam’ın Yeşil’i kaldı eski çamlar bardak oldu.
Sıra İNCİ PASTANESİ’nde, yıkılacak.
Yapmayın.
Her şeyi değiştirin ama şu caddeye dokunmayın, gözünüzü seveyim artık.
Bir kez olsun kafanızı kaldırın caddede giderken göğe doğru o binaların güzelliğini ihtişamını görün.
Barok, Rokoko italyan mimarisinin en güzel örnekleri canlı capcanlı orada.
Şapkalı beyfendilerin,kibar hanımefendilerin derli toplu geçiş yerleri oraları.
Hala yaşıyorlar oralarda
Hala savaş anıalrı var
Hala bir yerlerde; bir rum,ermeni,türk kahve içiyor
Hissetmiyormusunuz?
Yüzyıllardır aynı düzeni korumuş ülkeler gelmiş geçmiş yıkmamış üstüne artı katmış bu ne şimdi.
Yıkmayın
Tamam dünya değişsin
İnsanlarda değişsin kim nereye gitmek kim ne yapmak istiyorsa yapsın
Ama Beyoğlu’na dokunmayın
İnci Pastanemizin tadını bozmayın.
Bozmayın
Ne miz kaldı.
Bozmayın.

Hiç yorum yok: